Evlendikten iki-üç yıl sonra başlıyor şikâyetler: “Rutine dönüştü her şey, aşk-sevgi bitti, eskiden böyle değildi, eşimle yabancılaştık…” Bu demek oluyor ki, evlilikten yorulmuşsunuz hatta ilişkinizi depresyona sürüklemişsiniz. Bu durumda ne yapmalısınız?
Son dönemde ‘evlilik yorgunluğu’, güçlü bir boşanma gerekçesi. Uzmanlar bunu ‘şiddetli geçimsizliğin şiddetsiz hali’ şeklinde yorumluyor. Uzman psikolog Yasemin Eyüpoğlu, “Evliliği bir insanın varlığı gibi düşünelim. Doğar, büyür, gelişir, yaşlanır ve ölür. İlk günkü tazeliğini koruması zordur ve ilişkiyi genç tutmak için özen gösterilmelidir.
Hoyrat davranılırsa 30 yaşındayken 60 yaşında hisseden bireylere dönüşülür.” diyor.
Uzman psikolog İsmail Kılınç ise evlilik yorgunluğunun uzun süren evliliklerde görüldüğünü söylüyor. Sevginin bitmesi, saygının azalması, beklentilerin karşılanmaması ve yerini büyük sorunlara bırakması, fedakârlık yerine menfaatlerin çatışmasıyla yorgunluk ayyuka çıkıyor.
Kılınç, “Önce aşk, sonra sevgi biter. İlişki kangrene dönüşürse depresyon ve tükenmişlik sendromu çıkagelir. Evlilik, taşınamaz bir yüke dönüşür. Bu yorgunluğa düşen çiftler, ilişkiyi koruma ve besleme yoluna gitmezse yuvaları dağılabilir.” diye konuşuyor.
Yasemin Eyüpoğlu, evlilik yorgunluğunu olağan buluyor. Sorumluluklar, zorluklar, değişiklik arzusu evliliğin kaçınılmazı ancak ipuçları sezilince yorgunluğu gidermenin yolları aranmalı. İletişim sorunları başlamıştır, sorumluluklar yerine getirilmiyordur, çatışmalar artmıştır. Ya da evliliğin başından beri çözülemeyen sorunlar vardır. Tüm bunlar kişiyi halsiz bırakır. Bu yorgunluk hem sebep hem sonuçtur.
Eyüpoğlu, “Yorgun bir insan düşünelim. Öyle de yaşayabilir. Ama hayattan keyif almaz, iş verimi azalır, depresif yaşar. Yani evlilik de depresyona girer!” diyor.
Kılınç, yorgunlukla beraber çıkagelen yabancılaşmaya dikkat çekiyor. Evli çiftlerin bir nevi bekâr hayatı yaşadığını söylüyor.
“Çoğu genç neden evlendiğini bilmiyor, sorumluluklarını fark etmiyor ve dünyada cenneti yaşamak istiyor. Beklentileri karşılanmıyorsa tatminsizlik başlıyor ve tehlike çanları çalıyor. İşte bu aşamada çatışma ve yıpratma kaçınılmaz.” diyen Kılınç’a göre iletişimin kesilmesi ilişkiye virüs girdiği anlamına geliyor.
Problemler başarılı bir iletişimle çözülebilecekken birbirini dinlemeyip yargılama onları daha da çözümsüz hale getirebiliyor. Hiç sebep yokken aile içindeki ufacık sıkıntılar dağ gibi büyüyebiliyor.
‘Eskiden böyle değildi’
Eyüpoğlu, evlilik bağını tam kurmanın önemli olduğunu aktarıyor. Eş seçimindeki hatalar, kişisel kimlik sorunları, iletişim eksiklikleri beraberinde yorgunluğu getiriyor. Her şey yolundayken de ilişkiye doğru zamanda nefes aldırılmazsa da sorunlar baş gösteriyor.
“Eskiden böyle değildi. Geçen yıla kadar aramızda bir şey yoktu. Eşim kendisini soyutluyor. Beni daha çok eleştiriyor.” gibi sitemler başlıyor. Bu noktada doğru müdahale yapılmazsa ilişki boşanmaya kadar gidiyor. Uzman psikolog Kılınç’ın ifadesiyle ise boşanma son değil, en son çare ve hadisteki beyana göre Allah’ın en sevmediği helal, boşanma.
Ona göre problemlerin sağlıklı bir şekilde tespit edilmesi, farkındalık oluşması problemin yüzde 51 çözülmesi anlamını taşıyor.
Ancak yorgunluk ve yabancılaşma sinyalleri alındığı halde sorunlara çözüm odaklı yaklaşılmazsa soluk mahkeme kapısında alınabilir. Yasemin Eyüpoğlu, “Önceden problem olmayan şeyler artık problemse, bir zamanlar iyi gelen şeyler artık iyi gelmiyorsa tolere azalmış demektir. Siyaha değil, beyaza odaklanmalı ki siyah küçülsün. İstişare edip ‘bize ne iyi gelir’ diye düşünmek şart. Sonuçta evlilik bir fabrikaysa bu fabrikanın işlemeyen çarklarını birlikte onarmak gerekir.” diyor ve ekliyor: “Sorunlar kendiliğinden geçmez. Küçük sorunlar kartopu gibi yuvarlanırken büyür ve çığa dönüşür.”
Yorgunluğa karşı tavsiyeler
-
Egolarınızı değil, şefkatinizi konuşturun.
-
Suçlayarak değil, çözüm arayarak konuşun.
-
İlişkinizi ortak bir banka hesabı gibi düşünün. Her banka hesabı yapılan yatırımlar arttıkça büyür. Siz de ilişkinjizdeki duygusal yatırımlarınızı artırın.
-
Sevdiğinizi söylemeyi ihmal etmeyin. Allah Resulü (sas), “Erkeğin kadına ‘seni seviyorum’ demesi asla kadının kalbinden çıkmaz.” buyuruyor.
-
‘Aşk bitti, heyecan kalmadı’ diyenlerin dostluğu ve paylaşımı bitmiştir. Aşkınızı; sevgiye ve dostluğa dönüştürün.
-
Nitelikli zaman geçirin. Efendimiz’in “Erkeğin ailesinin yanında oturması Allah’a bu benim mescidimde itikâfa girmesinden daha sevimlidir.” beyanını düstur edinin.
-
Aşk bitse sevgiyi, sevgi bitse saygıyı korumak için mücadele edin. Zira sevgi tercih, saygı mecburî.
-
İmkân varsa baş başa tatile gidin, yoksa şehrin güzel yerlerinde vakit geçirin.
-
Çevrenizdekilere haddinden fazla kulak vermeyin. Başkalarına göre yaşarsanız kendiniz için yaşayamazsınız.
-
Ev ekonomisini sarsacak şekilde davranmayın. Ekonomi sarsılınca aile de sarsılır.
-
Hem birbirinize hem de ihtiyaç sahiplerine yardım yapın. Başkalarına yardım etmek birliktelik duygunuzu pekiştirir.
-
Ortak hedefler oluşturun. Birlikte kitap bitirme, kursa gitme, ziyaretlerde bulunma, tatil yapma gibi…