Allah Resûlü'nün (aleyhissalâtü vesselam) nurlu beyanlarına bakıldığında, hayatın her safhasında bizim hamd ü şükür ameliyesine çağrıldığımızı görürüz.
Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Ümmet-i Muhammed'in kökten ve toptan yok edilmemesi, umumi bir kıtlığa maruz kalmaması ve çoğunu helak edecek bir düşmanın onlara musallat kılınmaması için Cenâb-ı Hakk'a dua dua yalvarmış ve Allah (celle celâluhu) Efendimiz Aleyhisselâtü Vesselâm'ın...
Bir hadis-i şerifte "Günahından tam olarak dönüp tevbe eden, onu hiç işlememiş gibidir" (İbn Mâce, Zühd 30) buyrularak tevbe eden kişinin, o günahı hiç işlememiş gibi bir lütfa mazhar kılınacağı ifade ediliyor.
İnanmadığı halde inanıyor görünmek, akide ve düşüncelerinde inkarcı olmasına rağmen farklı bir tavır ve kanaat sergilemek, her zaman duruma göre hareket edip sürekli ikiyüzlü davranmak demek olan nifak; ferdî, içtimaî (toplumsal) bir riyakârlık ve bir ruh hastalığıdır.
Değişme ve başkalaşma, üzerinde ciddi mânâda durulması gereken çok önemli bir meseledir.
Şeytanın önemli hilelerinden biri de, insana hatalarını kabul ettirmemesi, onu hata ve kusurlarına mazeret aramaya itmesi ve yaptığı yanlışları içtihâdî bir kısım görüş farklılıklarının neticesiymiş gibi göstermek suretiyle, meseleye bir mazeret bulma yoluna sevk etmesidir.
Haram ve yasaklara karşı titiz ve tetikte olma, memnû şeylere girme endişesiyle bütün şüpheli şeylerden kaçınıp uzak durma şeklinde izah edilen vera', takvanın ötesinde bir zirve olarak görülmüş yüce ve yüksek bir sıfat-ı âliyedir. Bu mânâda ona âzamî takva da...
Nifak, dostlukları bitiren ve kalbleri birbiriyle vuruşturan çok tehlikeli bir virüstür. Bu sebeple Kur'an, çok yerde mü'minleri, münafıklara ve nifaka karşı ikaz eder.