Banka

Banka

Bazen insan yaptığından bin pişman olur. Ama geç. İş işten geçmiş, olan olmuş.

Bazı şeyleri onarmak, basbayağı, mümkün değildir. Neticelerine katlanacaksın. Yaşı ilerlemiş olanlarda bir adet var.

Hayatıyla ilgili bütün belgeleri bir araya getirip konularına göre büyük zarflara ayırmak, sonra hepsini bir çanta veya valize koyup herkesin kolayca görebileceği bir yerde bırakmak. Altmışı biraz geçtiniz mi bu fikir kendiliğinden kafanıza takılır, elle dokunulabilir hal alana kadar peşinizi bırakmaz. İnşallah bu faaliyeti gerektiren yaşa gelmemişsinizdir, ama bundan kaçmak yok. Niye mi yapar bunu yaşlılar? Çünkü o çağda bugün varsın yarın yoksun da, ondan. Akil olan, geride kalanları bin bir evrakı çıkarmak için devlet bürokrasisi karşısında terletmez. Söylenmesini beklemeden, pılı pırtısını vaktiyle usulca toplar. Ne yalan söyleyeyim, ben bu işi emekliliğe ayrıldığım gün yaptım. ''Bak, birader, sen artık bir iş için değilsin. Devlet, toplum, insanlar, hepsi senden el kaldırmış. Ha varsın, ha yoksun. Öyleyse, yaşıtlarının çoktan yaptığını niye sen de yapmayasın?'', dedim kendime. Valizleri hiçbir zaman sevmediğimden onca evrakı içine alabilecek eşyayı bulmakta epey zorlandım. Dolabın bir sürgüsünü istifade edeyim dedim, ama baktım çeşitli şeylerle tıka basa dolu. Eskiden dağları tırmanırken kullandığım bir sırt torbası hacmi bakımından bu işe müsait, ama nerdeyse benim kadar eski olduğundan gözlerden uzak olmalı. Neleri daha denemedim, ama olmadı. Elime ne aldıysam ya hacmi müsait değildi, ya fazlaca eskiydi. Sonunda çareyi bir mukavva kutusunda bulur gibi oldum. Zarfları alfabe sırasıyla içine dizdim, kapağını koyduktan sonra renkli kağıda sarıp kaldığım odanın bir köşesine bıraktım. Beş on gün yaş günü hediyesi gibi durdu, her gelen merakını gizleyemeden ''Yahu, niye açmıyorsun, bakalım ne var içinde!'' demeye başlayınca dayanamaz oldum. Sabah erkenden evrakları döşemeye serdim, kutuyu paramparça ederek çöpe attım. Allahın yolları bilinmez. Yaz aylarında ihtiyacı duyulmayan bazı şeyleri izbenin sergenlerine dizerken baktım içi epey dolgun bir çanta. Üzerinde bir karış toz var, ama yepyeni. Vaktiyle parti kurultaylarında bize verilen çantalardan. İçi yetmişli yıllarda daha yazdığım yazıların üçüncü kopyasıyla dolu. Kime lazım bunlar? Hemen attım, çantayı deterjanla çamaşır tozuyla bir güzel silip, derisini parlak duruma getirdim, evraklarımı döşemeden alıp içine koydum. O gün bugündür kanepenin bir ucunda durur. Epey su aktı Taş köprüsü altından o günlerden. Zaman zaman içime bir karamsarlık çöker, hatıralar uyanır, ne yapacağımı bilmez olurum. Böyle durumlarda elim kendiliğinden çantaya uzanır, fermuarını açıp belgeleri bir bir gözden geçiririm. Nüfus kağıdımdan emeklilik belgelerine,''Tefeyyüz'' okulunun şahadetnamelerinden evimin kredi belgelerine kadar ne ararsan orada bulursun. Geçen hafta banka belgeleri ibareli zarfı açarak kırk sene içerisinde çeşitli bankalarda açtığım yirmi kadar tasarruf karnesine takıldım. Her birinde beş on denar olduğundan, hala geçerli. Derken, birinde yetmiş Avro bulmayayım mı! 2002'de yatırılmış, üstelik vadeli. Yay gibi yerimden fırlayıverdim. Yetmiş Avro,ey! Az para değil. Sıcağa aldırmadan bisikletime bindim, banka yolunu tuttum. Defterler açıldı, bilgisayarlar harekete geçirildi ve hop! 132 Avro alacağın var dediler. Ver şuraya son kuruşuna kadar dedim hemen. İyi ama bir problem var. Neymiş o sordum, vaktiyle bankaya kayıt formunu doldurmamışsın dediler. E doldurayım, dedim. Elime birtakım kağıtlar sıkıştırdılar, bir kalem verdiler, ben de bankayı ilgilendirdiği sorulara karşılık vermeye koyuldum. Kimim, neyim, nerede oturuyorum, falan. Evli miyim, hanımım ne iş yapıyor, toprağı var mı sorularına gelince yutkunmaya başladım, içimde bir şeylerin kaynar gibi olduğunu hissettim.

Ama siyasi görüşlerimi ve faaliyetlerimi açıklamak talebi bardağı taşıran damla oldu. Bir balonu bir yere kadar şişirebilirsiniz, ama bir noktaya gelince patlar. Birdenbire parladım, tansiyonum iki yüzlere fırlayıp göklere çıktı.

“Yahu, kim oluyorsun sen beni siyasetle uğraşıp uğraşmadığımı, hangi parti veya dernekten olduğumu, hangi görevde bulunduğumu sorasın? Ben mi senin parandan yaşıyorum, sen mi benimkinden?”, demeden edemedim. Dedim demesine, ama bedava. Katip sözden mi anlar? Ona öyle emredilmiş, düşünmek ona düşmez. Ya form doldurulacak, ya hiç. Efendim Kanatsız Sivrisinekleri Koruma Derneğinin Başkanıyım, Altı Parmaklı Vatandaşların Demokratik Birliğinin Genel Sekreteriyim, Uzaylılarla Müzakereler Komisyonunun üyesiyim. Forma bakmadı bile. Yeter ki dolu olsun. Paramı aldım ama tansiyonum hala göklerde.

EN YENİLER

Zaman Makedonya

ZAMAN.MK ©
1994 - 2020 - TÜM HAKLARI SAKLIDIR.
Bu Web Sitesinde yer alan içeriklerin önceden izin alınmaksızın kullanımı yasaktır.

Zaman Makedonya