Şu kavurucu yaz sıcağında göl veya deniz kıyısında tatil yapacak yerde, biz, cümbür cemaat, devlet işleriyle uğraşıyoruz.
Balkanların laneti midir bu ne, politika vatandaşın iliğine işlemiş, her kafadan bir ses çıkıyor. Ortalık toz duman.
Neymiş bu defa konu? Hükümetin bir yaşını doldurması. Bilmiyorum farkında mısınız; bir ben kaldım bir şeyler söylemeden. Laf gırla gidiyor. Kamplaşma ve kutuplaşma aşikar. Muhalefet yanlısı, sözde bağımsız aydın veya ilerici görüşlü medya mensubu olarak geçinen hep ne varsa, Hükümeti karalamakta adeta birbiriyle yarışıyor. Bunların bütün yazıları, ifadeleri, nutukları, konferansları ve saire, vatandaşın yararına hiç, ama hiçbir şey yapmadı cümlesiyle başlıyor, onunla bitiyor.
İktidara yakın olanların türküsü bambaşka. Onlar, birine kadar, Hükümeti arş u alaya çıkarmakta. Geride kalan on iki ayda maaşlar mı artmadı, kamu yapılar mı hizmete girmedi?Vallahi bu kadar akıllı, yetenekli bakanlarımız olduğunu bilmiyordum; nasıl oldu da bir ay önce dördü apar topar koltuğundan ayrıldı? Hayret doğrusu.
Ben ne diyeyim yahu, ben ne diyeyim? Bu köşeye yazmaya başlayalı yersiz övgü ve eleştiriden şeytandan kaçarcasına kaçtım. Taraflı olmaktan kolay bir şey yoktur bu ülkede; menfaatinden hareketle karadan beyaz yapma veya abartarak pireyi manda gösterme tatbikatı çoktandır genişçe uygulanan bir yöntem. Vatandaş artık bunu yutacak kadar enayi değil.
Beni sorarsanız, siyasi değerlendirmeleri yapmakta kriterlerin eksikliğidir temel problem. Nasıl mı? Çok basit. Obama örneğinden hareket edelim. Ekonomi krizin altından çıkmak için ne yaptı adam? 800 küsur milyar Dolar yatırdı batmak üzere olan banka ve diğer şirketlere. Bu parayla ölüyü bile diriltti. Obama bunu gözünü kıpmadan yapabildi, çünkü elinde bitmez tükenmez kaynaklar var. İhtiyaç olsaydı, on mislisini de bulabilirdi. Neticede ne görüyoruz? Amerika, yavaş da olsa, yani adım adım, krizden çıkıyor. Diğerleri düşünsün.
Şu Balkan viranlığında bir ülke idare eden bizim Hükümetimiz ne yaptı, ne yapabilirdi? Krizin altından yeni yatırımlarla çıkıldığını bilmeyen yok. Kamu işlere falan 800 değil, 8 milyar Dolar yatırmış olsaydı, Makedonya bugün güllük gülistanlık olurdu. Ama, 8 milyonu bile borç almakta ne kadar zorlandığını bilerek, kim verecek ona 8 milyarı?
Bu büyük rakamlardan kafanız karışmışsa, işte size daha basit bir örnek. Hükümet işsizlik sorununa çözüm getirmedi, diyor eleştirmenler. Yetkililerin resmi açıklamasına göre, bir yıl içerisinde işsizler ordusunda yaklaşık dört bin kişilik bir azalma var. Yani, 350 küsur bin yerine 346 küsur bin. Fark, denizde bir damla su kadar.
Ama, bizim durumumuzda, o damla, çöl ortasında birinin avucundaki damla suya denktir. Açıkça söylemek gerekirse, hiçbir hükümet bu ülkede işsizlik sorununu çözemez. Basbayağı, ülkenin bu kapasitesi yoktur. Mesela, Amerikalılar bir fabrika açtılar iki yıl önce. Kaç kişiyi çalıştırdılar? Beş yüzünü. 350 bin kişiye iş bulmak için, 700 fabrika açmak lazım. 700 sene sonra bile bunu görmeyeceğiz.
Çıkın bakalım işin içinden. İşsizlerin artması durdurulup üç dört bin kişilik bir azalma olduğundan memnun olacak yerde, bizde her gelen Hükümeti eleştiri yağmuruna tutuyor. Bütün ülkelerin ekonomisinde azalma yüzde on, on beşlere varırken bizde iki veya üç arasında bir yerde.
Ama hiç kimsenin aklına komşularla veya bir başka devletle kıyaslama yapmak gelmiyor. Azalma var ve suçlu var. Sözün bittiği noktadır bu. Aman, diğerlerinden daha iyiyiz, bizde iflas eden banka veya kapanan fabrika olmadı falan demen boşunadır. Dinleyen yok.
Çok şükür, sıradan vatandaşın, yanı yarın sandık başına çıkacak seçmenin görüş açısı çok farklı. Şunun bunun palavrasından hareketle sonuca varmıyor. Olup biteni dikkatle izleyerek çeşitli kıyaslamalar yaptıktan sonra kararını alıyor.
Bu sıradan vatandaş, işte, geride kalan on iki ayda olup biteni terazinin kefelerine koyarsa, eleştirmenlerle aynı görüşte olacağına emin değilim. Sıkıntılı bir yıl geçirmesine geçirdi. Bir sürü sorunla karşı karşıya geldi. Ama olumlu sayılabilecek gelişmeler bundan fazlaydı. Maaşlarla emeklilikler bir senede iki defa arttı, vergiler düşürüldü, tarıma büyük yatırımlar yapıldı, sağlık hizmetleri epey ucuzladı, bütün şehirlerde fakülteler açıldı, her öğrencinin bilgisayarı oldu, bir sürü yeni yapı hizmete verildi ve saire. Laf, nasıl olursa olsun, laftır ve laf kalır. Gerçekler, ancak sandık açıldığında belli olur.