Camiye adabıyla girmek!

Camiye adabıyla girmek!

Allah’ın (cc) huzuruna çıkmak için cami, bir nevi yoldur. Her türlü pislikten ve kirden arındırılmış bu yolda yürümek her anlamda temiz olmayı gerektirir. Bu hem yüce Allah’a saygı göstermek hem de kullarının hakkına girmemek için önemli bir adım. 

Hepimizin Ramazan'ı tuttuğumuz oruçları, kıldığımız teravih namazları ve okuduğumuz Kur’an-ı Kerim’le taçlandırırız. Ancak camide ibadetlerimizi yerine getirirken başkalarının hakkına girmemiz işten bile değil. Hemen hepimizin yaşadığı bu duyarsızlığı şöyle tasavvur edebiliriz: Ezan seslerinin yankılanması ile önce hasretle beklenen iftar sofralarına oturmanın mutluluğunu yaşarız. İkinci sevinci yaşamak için şöyle bir saatimize göz atarız. Demli çayımızdan son bir yudum alıp Ramazan’ın mümtaz ibadetlerinden teravih namazı için yola koyuluruz. Camiye girmek için ayakkabılarımızı çıkarttığımızda uzunca bir süre görmezden geldiğimiz çoraplarımızın kokusunu fark ederiz. Utana sıkıla içeri geçip yerimizi alırız. Keşke bu utancı daha önceden yaşayabilsek. Bu sırada camide çocukların koşuşturmaları başlar. Onların bir o yana bir bu yana gitmesi canımızı sıkar. Teravih namazları mahalle çocuklarının buluşma noktasıdır adeta. Bu yüzden onlar eksiksiz camide yerlerini alır. Belki de bundan dolayı teravihi onlar kadar sıkı takip edemediğimiz gerçeği beliriverir aklımızda. Sonra yaramazlığı sebebiyle evde bıraktığımız ufaklığa haksızlık yaptığımızı düşünürüz. Halbukî camiye gelmek, bu atmosferi solumak onun da hakkı değil mi?

Ramazan ayında camilerin kalabalık olmasından dolayı AĞIZ TEMİZLİĞİ, kıyafet ve davranışlarımıza dikkat etmemiz gerekir.

İmamın büyük bir iştahla yaptığı vaaza kadınların konuşmaları arasında kulak vermeye çalışırız. Kadınların konuşmaları başta sizin olmak üzere tüm cemaatin dikkatini bozar. Uğultulardan rahatsız olup “Sanki kahve içmeye gelmişler, oldu olacak kek, kurabiye yesinler.” diye düşünürüz. Bu düşüncenin çok da uzak olmadığını namazdan sonra eşimizin anlattıklarından öğreniriz. Vaazın bitimiyle namaza saf tuttuğumuzda yanımızda mahalleden çok yakın bir arkadaşımız olduğunu görürüz. Aynı safta yer almak yüzümüzde bir tebessüme yol açar. Ancak bu güzel an bir-iki rekât sonra derin bir sarımsak kokusuyla bozulur. Moralimiz bozuluverir, kokunun nereden geldiğini tespit etmek, en önemli vazifemiz haline gelir. Gözlerimizle bir sağa bir sola bakarak ‘Şimdi bulacağım’ diye iç geçiririz. Huşu ile kıldığımız namazda dikkatimiz çoktan dağılmıştır. Aniden gözlerimiz çoraplarımıza kayar ve aklımıza arkamızda secdeye giden kişinin neler çektiği gelir. Bu özeleştiri ile biraz yumuşamaya başlasak da nafile. Zaten bir yandan çocuklar kıpır kıpır dolanıyordur. Namazın başında selam verdiğimiz arkadaşımız için “Sarımsak, soğan, gibi kötü kokan bir şey yiyen, kokusu gitmeden mescide yaklaşmasın.” hadisini duymamış mı diyerek hayıflanırız. Arkamızdaki kişinin de bizim hakkımızda ne düşündüğü malumken.

Artık namaz dışında tüm etkenler dikkatimizi dağıtır. Kokular, sesler, hareketler... Yaptığımız ibadetten aldığımız zevkin gittikçe azaldığını hissetsek de son bir gayretle namazımızı eda ederiz. Arkadaşımız hakkında kötü düşünerek, cemaate rahatsızlık vererek, çocuklara sinirlenerek de olsa teravihimizi kılmayı başarırız. Tam her şey bitti derken kapıda yardım topladıklarını görürüz. Yardım yapmaya niyetlenip oraya yöneldiğimizde, birden cebimizde nakit olarak yüz liradan az olmadığını görürüz. ‘İyi ki bir yardım yapacaktım’ diye söylenmemiz, ‘Parayı da bozdurmuş olurum’ tesellisine dönüşür. Sadaka kutusunun içine yüz lira atıp doksan lira alırız. Sonra nedense birçok kişinin bizim gibi yaptığını ve bu yüzden kuyruk olduğunu görünce utanırız. Caminin avlusunda bulunan tabelada “Ey Âdemoğulları! Her secde mahallinde güzel elbiselerinizi giyin.” ayet-i kerimesi ile artık boynumuzu büküp eve doğru usulca gitmemiz gerektiğini anlarız.

Yaşanan bu can sıkıcı tabloyu değiştirmenin biraz da bizim elimizde olduğunu söylemek yanlış olmaz. Kişi, değişikliği ilk kendinde ve ailesinde başlatmalı. Camilerin de kendine has bir adabı olduğunu gözden kaçırmamak lazım. Ramazan’da yoğunluğun arttığı düşünüldüğünde özenli davranmanın ehemmiyeti daha da anlaşılabilir. Zira aksi durumda başkalarının manevî hayatına engel olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabiliriz.

EN YENİLER

Zaman Makedonya

ZAMAN.MK ©
1994 - 2020 - TÜM HAKLARI SAKLIDIR.
Bu Web Sitesinde yer alan içeriklerin önceden izin alınmaksızın kullanımı yasaktır.

Zaman Makedonya