Funda İbraim, Üsküp Türk Tiyatrosu’nda 16 yıldır oyunculuk sanatını icra ediyor.
Birçok projelere imza atan İbraim, çocuklarda sanat sevgisini aşılama hususunda özel gayret sarf ediyor. Kendisiyle tiyatroya başlamasını, projelerini ve sanatı konuşmak üzere tiyatro binasında bir araya geldik. Bakın Funda hanım bize neler anlattı.
Kendinizi tanıtırmısınız? Ne zaman tiyatroya merak sardınız?
Ben çocukluktan beri sanatı severdim. Veya tiyatro bir şekilde bana sevdirilmişti. O zamanlar teknolojiyi de çok seviyordum. Ve bir gün geldi ikisi arasında bir tercih yapmak durumunda kaldım. Hayatta öyle bir adım var ki insanın bütün hayatını etkiliyor. Teknolojiyi seçtim ve Üsküp’ün Teknik Fakültesi’ne yazıldım. Bir sene okuduktan sonra anladım ki; teknolojiye sevmeme rağmen fakültede mutlu değilim. Meşhur Makedonya türk sanatçıları olan Salahatin Bilal ve Perihan Tuna ile aynı binada yaşıyorduk. Oyunlarını her zaman ailece takip ediyorduk. Salahatin Bilal bir gün Üniversite’de Tiyatro bölümü açıldığını ve bu bölüm için öğrenci aradıklarını söyledi. Beni davet etti. Kısa bir muhasebe yaptıktan sonra kararımı verdim. Tiyatroya geçtim ve bugün de “iyi ki bu değişikliği yaptım” diyorum. Bu kararla benim hayatım tamamen değişti. Çok daha canlı, çok daha ilginç hale geldi.
Tiyatronun yaratıcılık yönü beni aldı götürdü ve bu uzun 16 seneyi sadece iyi bir macera olarak hatırlıyorum.
Biraz projelerinizden bahseder misiniz? Uzun seneler tiyatrodasınız, aklınızda kalan olaylar veya proje vardır muhakkak?
Çok fazla projeler var. 16 senelik tiyatro geçmişime sıkıştırdığım nice projelerden ayırmam gerekiyor. Ama hiç unutamadığım oyunlar var. Mesela ilk oyunum, öğrenci iken bir çocuk oyununda oynamıştım. Bir ilk olması hasebiyle tabii ki unutulmaz. Profesyonel olarak ilk oyunum ise Goran Trenkovski’nin “Raylar Dışında” adlı oyunuydu. Bu oyunun da özel bir yeri var. Fakat kendimi en mutlu hissetiğim oyunu seçmem gerekirse, kuşkusuz “Sınırdakı Ev” oyunudur. Oyunun konusu, benim performansım ve rolüm, yani herşeyiyle benim için en unutamayacağım oyun ve tecrübe oldu.
Şuanda hangi projelerle meşgulsunuz?
Pazartesi günü “Küçük Prens”in prömiyerini yaptık. Bu projede Gül ve yılanı oynadım ben.Küçük prens en sevdiğim çocukluk kitabıydı. Bir de oğluma ilk okuduğum kitap Küçük Prens’ti. Yakın zaman için diğer projelerden bahsetmem gerekirse “Şehrazat ve Şehriyar’ın Hikayesi”nde yönetmen asistanı olarak çalıştım. Martin Koçovski’nin “Bir Yaz Gecesi Rüyası’’nda da çalıştım. Şimdi ise usta oyuncu Salahatin Bilal ile yeni bir projeye başlıyoruz, hepimizin bildiği ve çok sevdiğimiz “Yaprak Dökümü” oyununu sahneleyeceğiz.
Seyirci olarak hangi kitleyi tercih ediyorsunuz, çocukları mı yetişkinleri mi?
Sunda 3-4 yıl çalıştım. Tefeyyüz ve Yane Sandanski ilkokul çocuklarıyla da çalıştım. Şimdi durum böyle, çocuk ve yetişkinlerin tiyatro algısı, haliyle aynı değil. Oyuncuların da seyircisinden aldığı enerji de her zaman aynı değil.
Bazen çok ilginç bir çocuk seyircisi ile karşı karşıya kalıyoruz. Çok heyecanlı ve inanılmaz bir enerji saçıyorlar. Fakat bazen öyle bir seyirci kitlesi oluyor ki, oyunu takip etmeyen, sıkılmış, yerinde duramayan vs çocuklardan oluşan bir seyirci kitlesi, sizi sahnede güçsüz hale düşürebiliyor. Tercih etmem gerekiyorsa yetişkin seyirci derim ben.
Türk Tiyatrosu çocukları hiç unutmamıştır. Tiyatroyu sevdirmek için her zaman çocuk oyunları sergilenmiştir? Tiyatroyu sevdirmek adına bu projeler ne kadar başarılı olmuş sizce?
Yok. O görev her zaman bize düşmüştür. Dolayısıyla bütün yapmış olduğumuz projelerle Tiyatroyu tanıtmak, sevdirmek ve yeni nesilleri tiyatroya alıştırmak gibi amaçlarımız var. Bu eskiden beri böyle. Eğer bugün Türk Tiyatrosu ayakta ve başarılı projelere imza atmaya devam ediyorsa, bütün bu çalışmaların sayesindendir kanaatimce.
Yaprak dökümü dediniz biraz önce. Projeyle alakalı daha detaylı bilgi verebilir misiniz?
Dediğim gibi haftaya başlıyoruz. Şimdiye kadar sadece incelemelerde bulunduk. Mesela hala casting’i bile yapılmadı. Dolayısıyla gelecek haftadan itibaren bu projenin üzerinde yoğunlaşacağız ve en yakın bir zamanda prömiyerle vatandaşın karşısına çıkacağız.
Neden “Yaprak Dökümü”?
Böyle güzel bir başyapıtın sahnelenmesinin zamanı gelmişti. Çok güzel bir oyun. Aktüel bir konusu var. Bir de biz Şekspir ve Şehrazatı yaptık, bir Türk dramasına sıra gelmişti.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Sanat, hayatımızın köşesinde değil merkezinde olması gerekiyor. Bunu böyle olması için ebeveynlere ve öğretim kurumlarına büyük görevler düşüyor. Çocukların sinemaya, sergiye, tiyatroya yönlendirmeleri gerekiyor. Kültürle içiçe bir hayat için teşvik edilirlerse, çocukların hayatları daha dolu, renkli ve neşeli olacağı muhakkak. Sanat insanı kötülüklerden uzaklaştırır.