İsim vermeyecektim. Aklın, kalbin, zihnin, gönlün iyi, güzel, doğru, faydalı dediği her şeye düşman olmuş bir idarenin geride kalanlarına zulüm edebileceği endişesi taşıdığım için isim vermemeyi düşünmüştüm. Zulme kilitlenmiş, kendilerini iradi olarak zulme kilitlemiş insanlar meydanlarda dolaştığı için böyle düşünmüştüm.
Tarihimizde ilk siyasi partiler II. Meşrutiyet devrinde ortaya çıkmış ve bunlardan birisi de İslamcılık düşüncesini esas alan ve çok kısa yaşayabilen İttihad-ı Muhammediye Cemiyeti (Fırkası) olmuştu.
Dışişleri bakanının son yaptığı kıvrak açıklamalardan anlaşılıyor ki Türkiye, Suriye’deki Beşşar Esad yönetimi ile işbirliği yapmaya can atıyor. 5 Ağustos’ta Soçi’de yapılan görüşmede Putin Erdoğan’a Suriye’deki sorunların çözümü için Esad yönetimini adres göstermişti.
Bu zamanda yöneticilik tam bir ateşten gömlek. Büyük bir fedakârlık. Ne kadar birikmiş öfke varsa onlara boca ediliyor. Geçmişten akılda kalan ne kadar kötü yönetici hatıramız varsa bugüne taşıyor ve şimdiki yöneticileri bunları yapabilecek veya yapmış makul şüpheliler olarak görüyoruz.
Oscar ödüllü Nicolas Cage, oynadığı bütün filmlerden sonra kendi ölüm sahnelerini tekrar tekrar izlermiş? Ünlü röportajcı Terry Gross sormasa böyle bir şeyden haberimiz olmayacaktı doğrusu. Gross kendi ölümünü seyretmenin ne anlama geldiğini soruyor, sorguluyor. Yılların sanatçısı Cage, keskin soruların cevabını...
Kör topal da olsa düzenli devlet geleneği olan bir devletti. Demokrasisi arada aksasa da sürekli bir ileriye gidiş, evrensel demokrasiye yaklaşma hedefi vardı. Darbelerle ve muhtıralarla akamete uğramış da olsa, İslam ülkeleri arasında tek laik ve demokratik sistemdi.
Anayasa Mahkemesi’nin 60. Kuruluş Yıldönümü nedeniyle “60 Yıl 60 Makale” isimli bir hatıra kitap hazırlanıyormuş. Bizzat kaleme aldığım ama tamamı Zühtü Arslan’ın el emeği göz nuru hukuksuzluklarından oluşan aşağıdaki konuşması 61. makale olarak bu kitapta yer almazsa, kitap eksik kalır.